Babamızın “aslanım! ya da ceylanım!”ı koltuklarımızı kabartırken “eşek!”i kılığımızı eğriltir. Hepsi hayvan, isim ve kelime… Nedir bizi halden hale sokan; babamız mı, hayvanlar mı yoksa.. yoksa kelimeler mi? Genelde dilin birimleri olarak düşünürüz ya kelimeleri, ben de öyle düşünürken benzeyenleri ve hiç benzemeyenleri gördüm. Benzer kelimelerin de aslında benzeşmediklerini tıpkı insanların birbirlerine hiç benzemedikleri gibi ama yine de turşucular, Fenerbahçeliler, gazeteciler, şairler, turşucu Fenerliler, şair Cimbomlular, gazeteci Karakartallar ya da Beşiktaşlı Fenerliler gibi kesişme noktalarının olduğunu gördüm ve Türkçede benzer anlamlı kelimelerin fotoğrafını çekmeye çalıştım. “Kelimeler, kelimeler, kelimeler” diye karanlıkta çığlık atan Cemil Meriç’in dünyasını aydınlatan kelimeler, belki de bu kelimelerdendir, kim bilir!
Günümüz medeniyetinin sahip olduğu maddi unsurların ve manevi değerlerin anavatanı olarak kabul edilen Mezopotamya, yazının kullanımı ile evrensel kültürün doğduğu coğrafya olmuştur. Bu coğrafyada, başlayan tarım ile birlikte yerleşik kültür ortaya çıkarken insan zihninin en kalıcı soyutlamaları olan devlet anlayışı ve tanrı tasavvuru da gelişmiştir. Mezopotamya şehirlerinde başlayan yönetme-yönetilme olgusu zamanla devlet anlayışına evrilirken, tabiatın gizemli güçlerine verilen mana tanrıların varlığına dönüşmüştür. Bu dönüşüm tapınaklarla kurumsallaşmış bir inanç halini alırken yönetim de tapınak merkezli bir gelişim göstermiştir. Mezopotamya’da başlayan bu gelişim zamanla dünyanın geri kalanına yayılmış ve günümüz evrensel kültürünün temellerini oluşturmuştur. Bu kitap, Mezopotamya’daki inanç olgusunun ve yönetim anlayışının gelişimi ile evrensel kültürdeki yeri hakkında araştırmalar yapan akademisyenlerin çalışmalarını içermektedir.