KIRKİKİNDİ / FAHRİ TUNA
BENİM İÇİN KAHRAMAN HATİBAĞA’DIR
YEFTİN’İN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ
SESSİZLER ORATORYOSU
‘SINIFIMIZDAN BİR YAZAR YETİŞİYOR ARKADAŞLAR’
TARIK AKAN’DAN YARIM SAATTE ÖĞRENDİĞİM ARAPÇA
CAVİT AKOVA İLE GELEN MİLAT: FUTBOL İLELEBET KAPANIYOR
‘SESİMİZ’ i YÜKSELTMENİN TAM ZAMANIDIR
‘KOŞUN! AĞLAYAN HOCA GELMİŞ’
SABAHATTİN ZAİM VE DÖRT ASİSTANI
ŞÜPHELİ VERECEKLER HESABINI BEN BULDUM
CAHİR ZARİFOĞLU’NDAN YEDİĞİM FIRÇA
SONUNCULUKTAN FİNALİSTLİĞE GİDEN YOL
‘EL DEĞMEMİŞ ŞİKELERİM VAR, HANIM’
KONFERANS TADINDA SELAHADDİN ŞİMŞEK’Lİ AKŞAMLAR
OZANLAR DEMEK OZAN SOKAK DEMEKTİR.
UZUN ATLAMA VE SIRIKLA YÜKSEK ATLAMA ŞAMPİYONLUĞUM
‘KIRMIZI SİYAHLİ SARIYERİN 10 NUMARASI KİM SEZAİ?’
‘SİZDE YUNAN KANI MI VAR? LAİKLİĞİ NASIL BİLMEZSİNİZ!
ZAMANINDA BENİ KOVDUĞUNUZ İÇİN SİZE ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM MEHMET BEY
ÜÇ İHTİMALİ DE KENDİSİNE ALAN BAHİSÇİ
‘YANLIŞ HATA YAPTIN FAHRI TUNA’
‘SEN MİZAH DEĞİL, PORTRE YAZARI OLACAKSIN’
‘ALIN DA BAŞINIZA ÇALIN ADAPAZARI’NIZI’
PARANIN ON PARA ETMEDİĞİ ÖĞRENİLECEK
VALİ: ‘SEN LAİK MİSİN DEĞİL MİSİN?
BAŞKAN KİM? BEN MİYİM CEVDET GÜNGÖR MÜ?
‘SİZİN MÜTEAHHİDİNİZ KİM?’ , ‘PENUM DA!’
‘BU KADAR KİTABI BOŞUNA MI OKUDUK BİZ?’
‘KOMÜNİSTİM DİYE BANA İNANMAZLAR, SEN SÖYLE!’
‘ERDAL, IRMAK KIRMIZI AKSIN İSTİYOR GALİBA’
‘BU ÜLKE’Yİ OKUMADAN BU ÜLKE’Yİ ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR
GERÇEK DOSTLARLA GEÇEN KIRK GÜZEL YIL
Ürüne ait yorum bulunmamaktadır.
Adalı yazar Necati Mert der ki; Yazmak lazım. Edebiyatçı edebiyatı gözeterek yazsın. Ama edebiyatçı olmayan da yazsın. Cümleniz yetersiz, imlâ ve noktalamanız hatalı olabilir. Olsun. Mektup yazar gibi, hâtıra defterine içinizi döker gibi yazın. Sizin hayatınız şehrinizin hayatıdır.
Sevinçleriniz, endişe, merak ve içlenmeleriniz, düşünce ve tasarılarınız şehrinizindir de. Tarihe düşülen notlar olacaktır her biri. Bunların geleceğe, şehrinizin geleceğine kalması için yazın. Yazın ki ardımızdan gelenlerin bilmedikleri bizimki kadar olmasın…
Elinizde tuttuğunuz bu eser; Şeker Mahalle’de yaşamış sıradan bir gencin mutlu olma, eğlenme, bu dünyayı içtenlikle anlama iştahıyla yaşadığı mahallesindeki geçmişini, ellili yaşların ortasında bir yazar edasıyla; özlemler, acılar, yaşam dediği zevkler ve deneyimler arasında yeniden keşfini konu alır…
Kalbi kırık çocukların, uyanık memurların, dayısı vali olanlara ders veren bürokratik kumpasların, hasılı Anadolu’da yaşananların hikayesi.
Yılmaz Çiğdem, gönüllere ulaşmak niyetiyle bir çaba içerisinde. Mutluluğa ulaşmak için insanlar bir koşturma içinde. Oysa mutluluk evreni kaplamış duyarlı insanların kalbine sığmıştır. İnsana ulaşan bencillik değil paylaşma cömertliğidir. İkramın niteliğine karar vermek okuyucuya kalmıştır. Bu kitaba düşense işaret fişeği gibidir. Ararsan bulursun.
Bahçeler, ağaçlar derken neşeli, bir o kadar hızla geçiyor günler,
haftalar, mevsimler… Ağaçların, mevsimlerin, kuşların da
dilleri var. Sırlarına erebilsek keşke. Her mevsim tomurcuklanan
o ağaçların sırrına erebilsek... O çocuk aklımda derdim ki
çiçek açan bu ağaçlar, konuşmak ister benimle. Sohbet ederdim
onlarla. Hâl dilinde bir konuşma olurdu, bilirdim duyarlardı
onlar beni, ben de onları tabi.