Kitap Adı | : | Kanserin Beyaz Yüzü - Bağışıklık Sitemini Güçlendir ve Kanseri Düşüncende Yen |
Yazar Adı | : | Halil Turhan |
ISBN | : | 9944-62119-6 |
Kapak Tasarımı | : | Aydın Duran |
İlk Baskı Tarihi | : | Nisan 2006 |
Baskı Sayısı | : | 1. Baskı |
Kağıt Cinsi | : | İthal Kağıt |
Kapak Cinsi | : | Karton Kapak |
Liste Fiyatı | : | 10 TL |
Sayfa | : | 228 Sayfa |
Ebat | : | 13,5 x 19,5 |
Önlenemeyen Kanser
Milliyet'in 26 Ocak 2006'daki maşeti şöyleydi: "Kanser Vakılarında Korkutan Tırmanış". Son yıllarda çok büyük artış göstererek günümüzdeki hastalıkların en tepesinde yerini alıp, yaygın hale gelen ve halka çaresi bulunamayan hastalık olarak takdim edilen kanserin, bu kitapta anlatıldığı gibi alternatif tıbba inanan doktorlar sayesinde çaresi bulunmuş ve kanser artık ölümcül bir hastalık olmaktan çıkıp, tedavisi mümkün olan bir hastalık haline gelmiştir.
Bu kitabı okuduğunuzda şu üç gerçeğin farkına varacaksınız: Birincisi, günümüzde uygulanan klasik kanser tedavisinin yanlışlığını, ikincisi, ne tür bir kansere yakalanmış olursanız olun, bu hastalığın illa ölümle sonuçlanmayacağını, ve üçüncüsü de bu hastalığın önemini kavrayarak onu doğal beslenme diyetinizle ve zihinsel gücünüzle kontrol altına alıp mutlaka yeneceğinizi anlayacaksınız.
Ürüne ait yorum bulunmamaktadır.
Prekaz Balkanlardan Göç Hikâyesi, altmış yıl boyunca kayıp olan teyzemin bulunmasının gerçek hikâyesidir. 1957 (Kosova / Priştine) babamın ve 1959 ( Kosova / Prekaz ) annemin göç hikâyelerinin birleşmesinden oluşan kitapta Balkan göçleri ve göçmenlerin duyguları anlatılmaya çalışılmıştır.
Arnavut kültürü tanıtılırken ırkçılık reddedilmektedir. Göç sonrasında ailemin yerleştiği Adapazarı’nda yaşadığımız mahalle ve konak hayatımızın yanında Tozlu Cami ve Uzunçarşı civarında geçen çocukluk hatıralarına yer verilmiştir. Kitapta tasavvuf geleneğimize ait değerlere işaret edilmiştir. Her ne kadar Kosova özelinde yazılsa bile, Bosna’dan Bulgaristan’a kadar olan coğrafyamızın genel kaderi anlatılmıştır. Sırpların Müslüman ve Türk düşmanlığına ait örnekler verilmiştir.
Yaşam tarzımı kökten değiştren fikirsel yolculuğuma örnekler verilmiştir. Kitabın sonuna ek olarak 1957 yılına ait göç vesikalarımız eklenmiştir.
Mahallenin en haylaz çocuğuna ne olmuştu böyle? Okuldan gelir gelmez sokağa çıkan, oyunlar kuran, sonra bozan ne zaman ne icat edeceği belli olmayan Vasfi nereye gitmişti? Bu soruların cevabını sadece mahallenin çocukları merak etmiyordu. Büyükler de Vasfi’ye ne olduğunu sorup duruyor, cevap arıyorlardı. Üstelik hemen alamayacakları bir cevaptı bu. Herkes farklı bir şey söylüyordu. Bir süre bu konu hakkında aralarında fısıldaşıp durdular. Ağacın altındaki kahvehanenin sahibi Mükerrem Amca’ya göre Vasfi uzun uzun düşünmeye dalmıştı. Ne düşündüğünü bilmeseler de bunu yaparken mavi kapaklı defterine notlar alması ve gökyüzüne bakması onların gözünde olayın gizemini arttıran başka ayrıntılardı.
O gece ölümün eşiğinden tekerlekli sandalyeye oturarak döndüm.
Doğuşumdan bu yana yaşadığım tüm mutluluklar ve hüzünler tamamen benim yaşamam gerekenlerdi!
Tüm bu güzellikler adına yaşadım ve yaşamaya devam edeceğim ben.
“Her ne olursa olsun. Her ne yaşarsanız yaşayın;
hayat sizi kucaklamaya hazır.
Yeter ki, izin verin.”
Türkçemiz, doğru, akıcı ve güzel konuşulmayı fazlasıyla hak eden muhteşem bir dil. Derinlikli ve büyük bir medeniyetin ve çok değerli kültürlerin buluştuğu, kelimeleriyle, kavramlarıyla birlikte yaşamaya devam ettiği bir ifade alanı üstelik. Bizim dilimiz, Doğu ve Batı uygarlıklarının binlerce yıllık inanç ve kültür köklerini ve sembollerini bağrında yaşatan canlı bir medeniyet müzesi aslında. Dilimiz belki de en büyük zenginliğimiz, yarınlara bırakacağımız ortak mirasımızdır. Her meslekten, her yaştan insan, Türkçemizi doğru telaffuz etmeyi, sadece diksiyon açısından değil muhteva olarak da doğru ve güzel konuşan kimseler olmayı gaye edinmelidir. Sözün Sesi, bu gayeye ulaşmaya imkan sağlayacak bir kitap olma kıymeti taşıyor.
Cihat Zafer