Geçmiş pencere önlerinde her daim sulanan bir çiçektir. Kurumasın diye gözünün içi gibi bakar insan. An gelir kokusunu duyar, kendinden geçer.
An gelir güzelliğine kapılır,
Derin deryalara, büyülü hülyalara dalar.
Yokluğun yolcusu insan yok sayamaz yaşanmışlıkları.
Yürürken geleceğe adım adım,
Ardında kalanları da sular çiçek gibi.
Sular ki, solmasın mazinin o güzel bahçesi.
Ve yeşersin yeniden sevinçleri, özlemleri…
Öğretmen olmak zorlayıcı bir çok unsuru içinde barındırsa da bir çok örnekten feyz alma noktasında müthiş fırsatlar sunuyor insana… Karşı karşıya geldiğimiz binlerce öğrenci, veli; yüzlerce meslektaş bir menba misali besliyor bizleri. Siz de mesleğe duyduğunuz bağlılık; nerede olursa olsun bulunduğunuz ortama kattığınız enerji; hedeflerinizin peşinden koşma konusundaki adanmışlık duygunuzla bana feyz veren insanlardan biri oldunuz, teşekkür ederim.
Bir insanı kemale yaklaştıran şeyin tuttuğu yolların çeşitliliğiyle dolayısıyla tecrübe ve birikimlerinin yoğunluğuyla ilgili olduğunu düşünüyorum. İçinde bir çok rengi barındıran yelpazenize ediplik hasletini de eklemiş olmanızın ruhsal bütünlüğünüzü tamamlayacağını ve yazarlığın size çok yakışacağını düşünüyorum.
Eserinizi yazma planınızı dinlerken yaşadığınız heyecan dün gibi gözümün önünde duruyor. Bugün aynı heyecanınıza kitabınızın basım süreciyle ilgili paylaşımınızda da şahit oldum. Çıktığınız bu yolculukta da sonuna kadar gideceğinizden, hatta yeni bir çok hedefe kapı aralayacağınızdan; etrafınıza yaydığınız ışığın daha aydınlık olacağından şüphe duymuyorum. Mesleki olarak paydaşınız olmaktan duyduğum mutluluğu belirtiyor; ekip olarak süreç içinde her zaman yanınızda olacağımızı bilmenizi istiyorum.
Okurunuz bol; heyecan ve azminiz daim olsun öğretmenim.
“Turizm Endüstrisinin Makroekonomik Etkileri ve Politika Yönelimleri” adlı bu çalışma, turizm sektörünün global ekonomik düzeydeki etkilerini ve hükümetlerin bu alandaki karar alma süreçlerini irdeleyen kapsamlı bir araştırmadır. Asya-Pasifik bölgesindeki seçili ülkeler (Çin, Japonya, Hindistan, Güney Kore, Endonezya, Singapur ve Tayland) ve Türkiye örneğinde, turizm gelirlerinin ekonomik büyüme, enflasyon, cari işlemler dengesi ve istihdam gibi temel makroekonomik değişkenler üzerindeki etkileri ampirik bir yaklaşımla analiz edilmiştir.
Sonuçlar, turizm gelirlerinin bazı ülkelerde cari işlemler dengesi, ekonomik büyüme, enflasyon ve istihdam oranları üzerinde anlamlı ilişkiler oluşturduğunu, ancak diğer ülkelerde bu ilişkinin gözlemlenmediğini göstermektedir. Bu bulgular, turizmin ekonomi içindeki rolünü daha iyi anlayabilmek için önemli bir temel sunmakta ve ilgili ülkeler için stratejik ekonomi politikalarının şekillendirilmesinde rehberlik yapmaktadır.
Bu kitap, turizm ekonomisi ile ilgilenen akademisyenler, politika yapıcılar ve sektördeki profesyoneller için hem teorik hem de uygulamalı bir kaynak niteliği taşımaktadır. Ayrıca, turizm gelirlerinin ülkeler arası farklı etkilerini derinlemesine inceleyerek, gelecekteki politika geliştirme süreçlerine ışık tutmayı amaçlamaktadır.
Bu kitap, kıyaslamanın performans yönetimi sürecinde “nasıl etkili bir performans ölçme ve geliştirme aracı” olabileceğini derinlemesine ve genişliğine araştıran nitel bir çalışmadır. Bu amaç doğrultusunda Türk imalat şirketlerinin kıyaslamayı performans ölçme ve geliştirme faaliyetlerinde ne derece etkili kullandığı örnek olay yöntemiyle incelenmiştir. Örnek olay metodolojisi uyarınca veri çeşitlendirerek sağlanan verilerin analiz bulgularının, daha 2000’li yılların başında günümüzün kıyaslama gerçeklerini öngörebilmiş olması çalışmanın özgün yanıdır.
Farklı sektörlerde faaliyet gösteren örnek şirketlerin kıyaslama tanımlamalarını, yaklaşımlarını ve uygulamalarını detaylarıyla örnekleyen bu kitapta performans yönetimi, performans ölçme ve geliştirme ve kıyaslama alanında geniş bir literatüre de yer verilmiştir. Konuya ilgi duyan herkese katkı sağlaması dileğiyle…
Memleket nere ? Gurbet nere ?
Her yörenin kendine özel işleri, telaşı, mücadelesi, ekmeği, aşı var.
Kültürü, geleneği, sesi, nefesi, şivesi ve tadı var.
Yazar, Anadolu’nun bir rengi olan Karadeniz yöre yaşantısının kesitlerini, anne hikayeleriyle harmanlayarak nesir, şiir ve türkü formunda kendine has üslubuyla anlatmıştır.
Aile içi samimi bir iletişim ortamı olan paragrafta birbirine mani ve türkülerle sataşmış, laf atmış, güldürmüş, eğlenip neşelenmiştir.
Ne zaman, kim tutuşturdu bu kalemi elime?
Nasıl da anlayamadım(!)
Belki yarım kaldığından anlatacaklarımın…
Belki de vazgeçmenin kıyısına varamadığımdan…
Ya da…
Hayata, insana dair ne varsa yirmi dört saate sığdıramadığımdan…
Dört mevsimi yok ki! Havanın, suyun, toprağın.
Beşinci mevsiminde saklı her yüreğin yangını
Ve şüphesiz …
Yazılmış veya yazılacak olan hiçbir şiir sahipsiz değil.
Siyasal hayat ele alınırken dış politikadan ekonomiye kadar farklı alanlarda yaşanan değişim, dönüşüm ve bunu zorunlu kılan nedenler bir bütünlük içinde sunulmadığı zaman olaylar arasındaki bağlantının kurulması zorlaşabilmektedir. Siyasal hayatı şekillendiren devlet geleneği binlerce yıllık birikim sonucu elde edilmektedir. Bu birikim dikkate alınmadan tarih okumaları yapıldığında siyasi olayları anlamak ve anlamlandırmak mümkün olamayacaktır. Osmanlı Devleti ile Cumhuriyet Türkiye’si arasında bir devamlılık ilişkisi olduğu inkâr edilemez bir gerçektir.
Günümüz Türkiye’sini anlayabilmek için özellikle Osmanlı Devleti’nin son dönemini iyi bir şekilde bilmek gerekmektedir. Türkiye’yi anlamak için nasıl ki Osmanlı Devleti’nin son dönemini bilmek gerekiyorsa, bugünü anlamak için de hem Osmanlıyı hem de tek parti dönemi Cumhuriyet Türkiye’sini bilmek gerekir. Bugün karşılaştığımız siyasi sorunların ve yaşadığımız kültür bunalımının başka türlü anlaşılması ve aşılması imkân dahilinde görülmemektedir.
Binlerce yıllık Türk tarihini bir kitap içinde toplamak mümkün değildir. Fakat anlamlı bir tarih dilimi içerisinde konular irdelendiği zaman sağlıklı çıkarımlar yapılabilir. Türkiye’de siyaset veya Türkiye’nin siyasi tarihi dendiği zaman en azından Osmanlı Devleti’nin son dönemlerini kapsayacak şekilde yazılmış olması beklenir. Bu kitapta 1808’den yani modernleşme ve reform hareketlerinin en yoğun şekil yapıldığı dönemden başlanarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve kurumsallaşması ele alınmış, 1946’ya kadar olan süreç irdelemiş ve sonraki dönem başka bir çalışmaya bırakılmıştır.
Ustalara Saygı: Adapazarı Oto Sanatkârları Tarihi adlı bu eser, alanında belki ilk, mütevazı olmak gerekirse konuyla ilgili gerçekleştirilen nadir çalışmalardan birisidir. Bu çalışma, çoğunluğu sözlü anlatıma dayanan ve duayen ustaların vefatlarıyla birlikte ulaşılamayacak pek çok bilgiyi yok olup gitmekten kurtarmış ve ölümsüzleştirmiştir.
Eser iki ana bölümden oluşmaktadır: İlk bölümde ulaşım, motor, makine, otomobil ve sektör ile ilgili genel bilgiler verildikten sonra Türkiye’de otomobil dünyası ve gelişimi üzerinde durulmuş, akabinde Adapazarı merkezli gelişmeler ele alınarak
şehrin oto sanatkârları tarihine ışık tutulmaya çalışılmıştır. Bu bölümün ikinci kısmında, kitap için yapılan mülakatlardan geniş oranda istifade edilmiştir. Yine ilk bölümün kaynakları arasında arşiv belgeleri, dönemin gazete ve mecmuaları, Sakarya il yıllıkları, basılı ve basılı olmayan hatıra ve araştırma eserlerinden büyük oranda faydalanılmıştır.
Adapazarı Oto Sanatkârları Tarihi adlı bu eser alanında belki ilk, mütevazı olmak gerekirse konuyla ilgili gerçekleştirilen nadir çalışmalardan birisidir. Bu çalışma, çoğunluğu sözlü anlatıma dayanan ve duayen ustaların vefatlarıyla birlikte ulaşılamayacak pek çok bilgiyi yok olup gitmekten kurtarmış ve ölümsüzleştirmiştir. Eserimizin Türk Tarihi, Türkiye Cumhuriyeti tarihi ve Türk sanayi tarihi gibi konularda çalışma yapacak olanlara bir nebze kadar katkısı olacağı ümidiyle, keyifli okumalar dileriz.
Şu an kimsenin uğrak noktası olmayan, ziyaretçisiz kalmış
derinlerdeki o ıssız mağaralarda soluklanıyorum.
Diğerlerinin aksine burada hiçbir yerde olmadığım kadar da
huzurluyum.
Derinliklerde bir yerlerde, karanlıkta bulduğum sonsuz bir
aydınlığın, her geçen gün daha da değerini anlıyorum.
Ben Kale…
Bizler, bir süre önce hangi durumda olursak olalım,,
aramızdaki bağların koparılmasına cesaret dahi edilemeyen
bir topluluktuk.Şanımız yerküredeki tüm sularda yayılmıştı.
En karşı koyulması zor akıntılara, tüm tehlikelere, birlik
beraberlik nidalarıyla karşı koyan; hedeflerimiz uğrunda
herkesin canı pahasına yeşil kanatlarını gerdiği Mercan Kaya
Balıkları…
Hatalarımız da olmadı değil tabii. Tehdit olarak gördüğümüz
şeyleri hep sert dalgalarda veya suyun dışında aradık. Bazen
etrafımıza da bakmak gerektiğini, birer birer eksilmeye
başladığımızda anladık.
Günümüzde değişim, yarattığı etkiler bakımından geçmişte hiç olmadığı kadar farklı alanlarda karşımıza çıkmaktadır. Tüketim alışkanlıkları, iş yapış tarzı, doğanın dengesi gibi birçok farklı alanda değişim yaşanmakta ve bu değişimin sonuçları ilgili paydaşları dönüşüme zorlamaktadır. Bu durum, teknolojik dönüşümün yanı sıra, insan, yönetim, süreç ve sürdürülebilirlik kavramlarını da kapsayan bütüncül bir dijital dönüşüm yaklaşımı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bizler bu kitapta işletmelerin değişen koşullar karşısında deneyimledikleri dijital dönüşüm yolculuklarını ele alarak, dijital dönüşüm süreçlerini farklı açılardan nasıl yönetmeleri gerektiğini anlatıyor ve karşılaştığımız yaşanmış dijital dönüşüm hikâyelerini paylaşıyoruz.
Edindiğimiz saha tecrübeleri ve yaptığımız incelemeler neticesinde, işletmelerin hangi dijital seviyede olduklarını belirleyebilmeleri ve doğru stratejiler geliştirebilmeleri için kitabın son bölümünde bir de ölçüm çalışmasına yer veriyoruz.
Kazanmanın sevincini yaşamak / Galip çıkmak ağır bir yenilgiden / Zafere uzanmak / Yeniden
Geri almak ödünç günlerini uçup giden / Tersine çevirmek zamanı / Yakalamak dörtnala koşan küheylanı üzengiden / Yeniden
…
Tarz-ı selefe takaddüm ettim
Bir başka lügat tekellüm ettim
Esrarını mesneviden aldım
Çaldımsa da miri malı çaldım
Fehmetmeğe sen de himmet eyle
Ol gevheri bul da sirkat eyle
Şeyh Galip
Zevkle okuyup istifade ettiğimiz ecdad eserlerinden, haberdâr olanların tekrar zevkini yaşaması, bunlara rastlamayanların da haberdar ve zevkiyâb olması için mütevazi çalışmalar yaptık. Sonra bunların; Yunus Emre’den, Ahmed Kuddusi’ye, Hüseyin Vassaf’dan Salih Baba’ya, Osman Kemâli’den Alvarlı Efe Hz. lerine. Safiye Erol, Halide N. Zorlutuna, Münevver Ayaşlı Hanımefendilere kadar birçok muteber ve mübarek zevatın kapsadığını gördük.
İsm-i şerifi geçenlere de rahmete, mağfirete vesile olması niyazıyla...
Adapazarı gülistanı divanelerin mahlası, kurtuluş yeri, sığınağıdır. Güle bakan şehirdir. Gülü çok olduğu gibi gülebakanları da boldur. “Gül bahçesindeki güzel kokuları duymuyorsan, kusuru bahçede değil, gönlünde ve burnunda ara” der Hz. Mevlânâ. Bu güzel kokuları duymak için Tarihi Orhan Cami bahçesi, Uzunçarşı ve civarındaki çarşılar, Çark Caddesi, Yenicami , Katlıpazar ve Tren İstasyonu civarında tabanları uyuşana değin şehirde aylarca dolaşmak hiç zor gelmez insana. Güller ve gülebakanlar. İşte bizim hikâyemiz.
UHEPY İNGİLİZCE READING KİTABI
Bu eser sizlerin dil eğitiminde başlangıç (starter) düzeyinden ileri (advanced) İngilizce’ye olan yolculuğunuzda tüm seviyelerde OKUMA ihtiyacınızı karşılamak için hazırlanmıştır.
Okuyacağınız metinlerde cümlelerdeki dilbilgisi yapıları ve kelime bilgisi (basitten zora doğru) ilmek ilmek işlenmiştir.
Tek bir kaynaktan azami verimle İngilizce öğrenmek isterseniz sizin için temel eser budur.
Kitaptaki metinler sizlerin genel kültürüne katkı sağlayacak güncel konulardan derlenmiştir.
İngilizce eğitimini sağlam şekilde ilerletmek isteyenler için her seviyeye uygun ana kaynaktır.
UHEPY İNGİLİZCE KELİME KİTABI
Bu eser en verimli İngilizce kelime kitabıdır.
İngilizce’ye yeni başlıyorsanız (starter) ya da çalışmalarınız ilerlediyse de (intermediate-upper intermediate) bu eserden faydalanabilirsiniz.
Bu eser sizlerin başlangıç seviyesinden ileri İngilizce’ye ulaşma serüveninizde en yakın arkadaşınız olacaktır.
İnsanlar dillerde cümleler halinde konuşur ve cümleler halinde yazarlar. Bu yüzden İngilizce’de cümle kurmayı öğrenmek gerekir.
Bunun temel dayanağı ise İNGİLİZCE KELİMELERİ TÜRLERİNE göre CÜMLELER içinde öğrenmektir.
Bu eserde cümle okuma yeteneklerinizi geliştirmek için her bir cümleyi çevirip HAZIR ÇEVİRİ CEVAPLARDAN kontrollerinizi yapabilirsiniz.
Bu tür bir çalışma direkt olarak konuşma ve yazma yeteneklerine sağlam katkı sağlar.
Bu eserde cümleler ve kelimeler basitten zora ilerleyecek şekilde kurgulanmıştır.
Eserin PDF ve EPUB versiyonlarına sayfanın alt kısmında yer alan Dosyalar bölümünden ulaşabilirsiniz.
Tarih boyunca medeniyetlerin oluşumundaki en belirleyici faktör üretim biçimi olmuştur. Üretim biçiminin şekillendirdiği kültürel yapı ise toplumsal yaşayışın karakterini ortaya çıkarmıştır. Eskiçağ medeniyetleri arasında belirleyici bir konumda olan ve birçok teknolojik gelişmenin meydana geldiği Mezopotamya’nın üretim biçimi, sonraki tüm toplumlar için bir örnek teşkil etmiştir. Dünyanın geri kalanı, toplayıcı – avcı bir üretim biçimine sahipken Mezopotamya ahalisi tarımsal üretimi sistemli bir hale getirmiş ve bölgeler arası ticari ilişkilerin seyrinde ileri
safhalara ulaşmıştır. Bu gelişmişlikten dolayı dünyanın her yerinde tarıma ve hayvancılığa dayalı yaşama sahip olan toplumlar, Mezopotamya’da ortaya çıkan iktisadi ve zirai hayatı sistemleştirerek kendi bünyesine uyarlamıştır. Bu kitapta, alanda uzman akademisyenlerden, Mezopotamya’daki iktisadi ve zirai hayatın nasıl şekillendiğini görebileceksiniz.
Göçlerle kurulmuş bu kadim şehir farklı kültürlerin bir arada uyum içinde yaşamasıyla çok çeşitli kültürleri inşa etmiş; stratejik konumuyla her zaman ciddi bir öneme sahip olmuş; ülkemizin kuruluş ve kurtuluş serüveninde ismi zaferlerle verilmiş ve tarihimizin her aşamasında önemli bir yerleşim yeri olmuştur.
Cumhuriyet ile büyüyen Sakarya / Kazadan Vilayete Bir Başarı Hikâyesi kitabımız, Cumhuriyet döneminde de mümbit bir kent imajı çizen Sakarya'nın Adapazarı Kazasından Adapazarı ili olmasındaki yolculuğuna çıkacarak hepimizi.
Türkiye'de pek çok şehir için şehir tarihi çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışma ile incelediğimiz dönem içerisinde bir Anadolu şehrini çok yönlü inceleyerek yapılacak çalışmalara katkı sunmayı istedik.
Eve dönüşler hep hüzünlüdür bugünden bakınca. Bisiklet süren, misket oynayan, burunları eskimiş ayakkabılarıyla maç yapan çocukların neşesi geçmişte kalmıştır. Yıllar geçer ve anımsarız. Bir zamanlar çocuk olduğumuzu….
Taşra ile metropol arasında sıkışmış bir kent. O kentte büyüyen; birkaç fabrika bacası, tozlu sokaklar ve hırçın arkadaşlarıyla muhayyilesi şekillenmiş bizler neden daima güzel hatırlarız eskiyi? Fedakâr babalar, adanmış anneler, ebedî dostlar bugün de yok mu? Bugün de binmiyor mu babalar bisikletlerine işten eve gelirken? Taze pişmiş mis gibi ev poğaçasının kokusu yine gelmiyor mu burnumuza akşamüstleri? Ortancalar hâlâ yok mu tek tük de olsa bahçelerde? Nedir yanılgıya iten zihnimizi? Yoksa o eski biz değil miyiz?
Bir küçük Türkiye özeti olan Adapazarı’nın geçmişi yazarın anılarıyla kol kola girerek tatlı öykülere dönüşmüş Akşam Pazarı’nda. En çok da hatıralardan beslenmez mi öykü dediğimiz zaten? Galip Çağ, anlatımındaki samimiyet ve o gençlik enerjisini asla yitirmediği tecrübesiyle bizi kendimizle yüzleştiriyor. Kendimizle ve kentimizle…
Adapazarlı Edebiyatçı-Yazar Fahri Tuna Adapazarı Yazıları kitabında; Şehirleri şehir yapan bu aileler veya kişilerdir. Neredeyse, imarını, eğitimini, ekonomisini onlar belirlemişlerdir çoğu kez. demektedir. Peki, Adapazarı için bu kimse kimdir? İlk akla gelen kişi Kara Osman’dır. Peki, kimdir Kara Osman? Tam adıyla söylemek gerekirse: Kimdir Adapazarı Âyanı Kara Osman Ağa?
Adapazarlı tarihçi Profesör Atilla Çetin, Kara Osman Ağa’yı şöyle anlatıyor: Kara Osman Ağa, Adapazarlı bir yerli. Askerlikte ilerlemiş, zağarcıbaşılığa, bugünkü korgeneralliğe kadar yükselmiş, 6 ocaktan birisinin başkanı.
Bir vesile ile Adapazarı’na gönderilen Kara Osman bir konuşmasında Biz padişah katında tanınan adamız. diyor. Kara Osman bu bölgenin 1800’lerdeki en önemli şahsiyetidir. Adapazarı âyanıdır.
Âyanlar, padişahla halk arasında -ama halkın ittifakla seçtiği- bir yerel yöneticidir. Yasal bir yöneticidir Kara
Osman Ağa. Tarihe ve tarihî belgelere geçmiş bölgenin ilk ünlüsüdür. Akıllı, zeki, çok tedbirli, fettan (şeytan gibi, kurnaz, cevval) birisidir; belgeler böyle demektedir. Tedbirini almayı iyi bilir. Reaya (gayrimüslim tebaa) ile iyi ilişkiler içerisindedir. Zaman içinde ticaretle de zenginleşmiş, itibarı artmıştır.
İstisnai Renklerle Bezeli Miras…
Yaşam öyküleri yazmaya kalkıştığımızda zihnimizdekilerden önce elimizin altındaki fotoğrafları yardıma çağırırız. “Foto Şehir” gibi bir fotoğrafhaneniz de varsa bu gayet doğal karşılanır… Elinizdeki bu kitap Şavşat’tan Hendek’e zorunlu göç ettirilen Ahıska Türkü Âl-i Cengiz’in, acı ve hüzünlü zamanlarının çileli ve eğlenceli 120 yıllık gerçek yaşam hikâyesinin önemli anılarını barındırıyor. Kahramanlarının yaşam öykülerinin anlatıldığı biyografik bir eser... İlk iki bölümde ailenin ata-babası Ali Cengiz ve onun oğlu Fevzi ile ilgili anlatımlara doğal sepya tonu biyografik fotoğraflar da eşlik etmektedir. “İstisnai Mavi” isimli bölümde ise kitabın yazarı Güvenç Cengiz’in otobiyografik anlatımına Foto Şehir hazinesinin yüzlerce fotoğrafları arasından bir yönetmenin sahne seçmesi gibi özenle seçtiği portre fotoğrafları dâhil olur ve metni sarmasına, ona dokunmasına izin verir… "Kahverengi" ve “Mavi" bu kitap için istisnai renklerdir... Bu renklerin, kahramanları Fevzi ve Güvenç için nasıl bir yaşam biçimine büründüğünü, geçmişten geleceğe nasıl renkli bir mirasa dönüştüğünü büyük bir merakla okuyacaksınız... Güvenç Cengiz, kaleme aldığı bu ilk eseriyle âdeta “Adalı Yazarlar” arasında ben de varım diyor. Keyifli okumalar…
Uzun yıllar; okumuyoruz, Japonlar şöyle okurlar, Almanlar böyle okurlar derken -çevremden gördüğüm- artık Türkler de daha çok okumaya başladılar. Okuma ile yazmada birbirlerini destekleyen süreçler. Okuyucularım da ister ilkokulda ister üniversitede olsun, lütfen hatıra/günlük yazarak bile olsa yazsınlar. Nice yetenekler, çok küçük mazeretler ve ihmaller ile yitip gidiyorlar. Ben, başarının yalnızca miras ile olmadığına, en büyük ihtiyacın verimli çalışkanlık olduğuna hem kendi hayatımda hem de şahit olduğum başarılı insanların hayatlarında tanık oldum.
Şu gök kubbede bir hoş seda bırakmak niyetiyle yazdığım bu kitabı; elinizde, evinizde, kütüphanenizde görmek beni çok sevindireceği gibi okumanız ve geri dönüş yapmanız da bahtiyar edecektir. Sizin için yazdım efendim, buyurunuz afiyetle okuyunuz...
İğneyle ilk elbise diken olduğu gibi kalemle ilk yazı yazan da İdris Peygamberdir.
Bu husus bizlere “terzilik ile yazarlık”, “metinler ile kumaşlar” arasında
kutsal bir ilişki, işlek bir tesbih köprüsü olduğunu da anlatır bir bakıma...
Dikiş, düğüm, sökmek, biçmek, makara, makas, iplik, iğne gibi terziliğe ait
imgelerle metafizik, aşk, yalnızlık ve ölüm kavramlarına işaret edip yer veren
bir çok şiir ve edebi yazı bu ilişkinin güzel örneklerini sunar.
Şeref Terzihanesi; doğu-batı dediğimiz birbirinden farklı iki uzak dünyayı,
medeniyeti, iki ayrı kumaşı birbirine diken bir terzihanedir… Uzun bir hayat
için kısa sayılabilecek bir anlatımla hayata karşı onurlu bir duruşu temsil
eder. Teğelleri hazır, provası yapılmıs, halk içine çıkmak için bayramertesini
bekleyen “ısmarlama bir takım hatıra” okumanız için Şeref Terzihanesinde
boylu boyunca yatıyor. Sözün düğmesini yerli yerine ilikleme vaktidir. "Eğer
gerçeği açıklamak istiyorsan, zerafeti terziye bırak" derler ya işte biz de Şeref
Terzihanesi’nde öyle yaptık…
Başlamak zordu, doğru başlamak daha zor; yeni bir devletin temellerini atmak çok daha zor. Yanlış atılan ilk adımlar, zamansız yapılan ilk işlemler telafisi mümkün olmayan sorunlara neden olur. O hâlde doğru zamanda, doğru adımlarla başlanmalıdır her işe. Başlamadan önce hayaller kurulmalı, iyi düşünülmeli, planlar yapılmalıdır. Dört yüz çadırlık Kayı aşireti Söğüt bozkırlarına geldiğinde üç kıtaya hâkim olacak bir devleti hayal etmemişlerdi belki fakat onların bir hayali vardı. Kuracakları devletin sağlam temelleri olmalıydı. Temeli ne kadar sağlam olursa üzerine insa edecekleri devletleri o kadar kudretli olacaktı. Her adımda hep geleceği düşündüler. Günün şartlarından arınmış bir zihinle geleceğe baktılar. Kolay olmayacaktı bu kudretli devleti kurmak. Önce hayalini kurdular sonra devletlerini… Önce planladılar sonra eyleme dönüştürdüler. Hayallerini kurdukları koca çınarın ilk tohumunu Söğüt’te toprakla buluşturdular. Toprağa düşen çınar tohumu, zamanla büyüdü ve Cihan Devletine dönüştü.
346 adet ürün bulunmuştur.