Aki Naci İşsever
Büyük Üstad Alâaddin Öncü Beyler (Ağabeyimiz), bayram günleri âdet olan kutlama ve tebriklerden sonra, sıra Eee, ta ta ne va ne yok? diye, sorulara gelince buna oldukça canı sıkılır, bıkkın bir hâlde olduğu için, hâl hatır soruları da bitti diye şükrederken, centilmenin biri - olandan habersiz - bir de tokalaşma ve el sıkmalar başlayınca, kendi yalazalarını, sık sık kesmek zorunda kalırdı.
Yalazanın koca ustası buna, çok mu çok kızardı. Bu yüzden de özellikle belediye parkına, arandığını bildiği halde, uğramadığı da olurdu.
Bayram günleri, kurban kesmeyeceği meydanda iken, elinde kurban bıçakları kurban kesecek kasap ararken görünürdü. Bıçakları soran meraklılara bileyci aradığını söyliyerek, dostlarına alışverişte görünürdü.
Berber Gavalli Recainin usturalarını beğenmez görünür, sanki kendi de Dumanlı Hasan gibi, traşta uyur görünürdü.
Evdeki bıçakları biletmesinin gerçek nedeninin, bıçakların kör oluşu değil, yaptığı şakalarını anlamakta gecikenleri, keserken kolaylık olsun diye masatlatarak bizi düşündürürdü.
Dikkat edin, onun yalazalarında edilgen olan Gavalli Recai ve benzeri tiplerdir. Taraklı’da gülmek ücretsiz (bedâva) olduğu için, Recai Ağabeyi kemirircesine yıpratan zalimler de vardı.
Çünkü o garibanı savunmada tutan kahbe felek ondan da sabırlı olduğu için, anlattıklarında ucuz adam rolünü hep ona verirdi. Felek onu devamlı savunmada tutup bekletti.
Unutmayın!
Ürüne ait yorum bulunmamaktadır.
Tarz-ı selefe takaddüm ettim
Bir başka lügat tekellüm ettim
Esrarını mesneviden aldım
Çaldımsa da miri malı çaldım
Fehmetmeğe sen de himmet eyle
Ol gevheri bul da sirkat eyle
Şeyh Galip
Zevkle okuyup istifade ettiğimiz ecdad eserlerinden, haberdâr olanların tekrar zevkini yaşaması, bunlara rastlamayanların da haberdar ve zevkiyâb olması için mütevazi çalışmalar yaptık. Sonra bunların; Yunus Emre’den, Ahmed Kuddusi’ye, Hüseyin Vassaf’dan Salih Baba’ya, Osman Kemâli’den Alvarlı Efe Hz. lerine. Safiye Erol, Halide N. Zorlutuna, Münevver Ayaşlı Hanımefendilere kadar birçok muteber ve mübarek zevatın kapsadığını gördük.
İsm-i şerifi geçenlere de rahmete, mağfirete vesile olması niyazıyla...
Uzun yıllar; okumuyoruz, Japonlar şöyle okurlar, Almanlar böyle okurlar derken -çevremden gördüğüm- artık Türkler de daha çok okumaya başladılar. Okuma ile yazmada birbirlerini destekleyen süreçler. Okuyucularım da ister ilkokulda ister üniversitede olsun, lütfen hatıra/günlük yazarak bile olsa yazsınlar. Nice yetenekler, çok küçük mazeretler ve ihmaller ile yitip gidiyorlar. Ben, başarının yalnızca miras ile olmadığına, en büyük ihtiyacın verimli çalışkanlık olduğuna hem kendi hayatımda hem de şahit olduğum başarılı insanların hayatlarında tanık oldum.
Şu gök kubbede bir hoş seda bırakmak niyetiyle yazdığım bu kitabı; elinizde, evinizde, kütüphanenizde görmek beni çok sevindireceği gibi okumanız ve geri dönüş yapmanız da bahtiyar edecektir. Sizin için yazdım efendim, buyurunuz afiyetle okuyunuz...